Küresel dünyanın içinde her geçen gün insanlar bir miktar daha savrulmaktadır. Hatta öyle ki savrulurken inançlar, değerler, ahlâklar ve kültürler de beraberinde götürülmektedir. Her geçirilen gün bir öncekinden farklı olarak daha yıpratıcı ve daha karanlık olmaktadır. İzlenilen diziler, dinlenilen müzikler birer birer biz insanları değişime uğratmaktadır. En acınası durumsa biz insanlar bu değişimlerin farkına dahi varamayıp aksine bu değişimleri kendi isteklerimizle beslemekteyiz.
Lakin bunun aslında sosyolojik bir başkalaşım olduğu ele alındığı vakit olayın iç yüzünün görünenden ziyade bambaşka olduğunun farkına varılabilmektedir. Modern dediğimiz dünya düzeninde insanların hareketlerine şahsi mesele deyip geçiştirilmektedir. Her sergilenen korkunç hareketler artık sadece o hareketi sergileyene atfedilir hale gelmiş bulunmaktadır. Fakat belki de bu meseleler bizim sandığımız kadar basite ve şahsi boyuta indirgenilmemelidir.
Giriş bölümünde de bahsettiğim gibi yeni dünya düzeninde insanlar bıkkın, depresif, umutsuz, mutsuz, hiçbir şeyden tatmin olmayan varlıklar haline gelmiştir. Lakin bu bıkkınlık ve diğer sorunlar bizim şahsiliğimizden çok istenilen bir kitle kontrol yöntemidir. Bu kitle kontrol yöntemi tek bir planla değil birden çok planla yürütülmektedir. Bunlardan sadece bir tanesi ses frekanslarıyla kitle kontrol planıdır. Kulağa ilk başta pek mümkün gelmiyor gibi dursa da planın iç yüzü açıklandığı vakit mantıklı olduğu aşikârdır. Yapılan bilimsel araştırmalara göre suya ses frekansı verildiği takdirde su belirli tepkiler vermektedir. Hepimizin bildiği üzere beynimizin büyük bir bölümü de sudan oluşmaktadır. İşte ses frekansı ile kitle kontrol planı bunun üzerine oluşturulmuş bir plandır.
Ses frekanslarıyla verilen bilinçaltı mesajları öncelikle insanın beyninde olan suyun, ses frekansına olan tepkisiyle ve buna ithafen hücrelerde oluşan değişikliklerle birlikte insanın düşünce yapısını yavaş yavaş değişime uğratacaktır.
Frekanslar kendi aralarında aydınlık ve karanlık olarak birbirinden ayrılmaktadır. Aydınlık frekanslar bireye birlikteliği, mutluluğu, ümidi, sevgiyi, huzuru ve rahatlama duygusunu verirken karanlık frekanslar bu duyguların zıttı olan duyguları vermektedir. Yapılan araştırmalara göre aydınlık frekansa maruz kalan bireylerin hücrelerinde birliktelik hali, geometrik şekil düzenleri ve altın oranlar oluşurken, karanlık frekanslara maruz kalan bireylerde ise hücre çekirdekleri parçalanıp hücre ölümleri gerçekleşmiştir.
Hücrelerde meydana gelen bu değişimler sayesindeyse rezonanslar yani titreşimler meydana gelmektedir. Sizlere aktarmış olduğum bu plan sayesinde kitleleri kontrol altına alabilmek için ilk olarak 1930’lu yıllarda Adolf Hitler’in de içinde bulunduğu bir takım kişilerce yahut gruplarca bu plan başlatılmıştır. Ayrıca şunu da belirtmeliyim ki bu planın amacı kitle kontrol ile birlikte dünya nüfusunu azaltmaktır. Aklınıza dünya nüfusunun basit bir ses frekansı ile nasıl azaltılabileceği sorusu gelmiş olabilir. Hemen sizlerden birazdan söyleyeceğim cümlemi gözlerinizde canlandırmanızı isteyeceğim. Arabanızla seyir halinizdesiniz, arabada bir müzik çalıyor ve o müzik sayesinde dikkatiniz çok basit bir şekilde dağılıyor hemen ardından kaza yapıp yaşamınızı yitiriyorsunuz.
Bu gibi sayısız örnekler çoğaltılabilmektedir. Ayrıca ses frekansları savaşlarda da düşman askerleri üzerinde uygulanmış ve başarıya ulaşmıştır. Yapılan bu planlarda amaç açık bir şekilde gözükmektedir. Lakin bu planın hayata geçirilebilmesi için bütün müziklerin tek bir frekans ile yapılması gerekmektedir. Bunun yüzden de evrensel olarak Standard Tuning yani müziğin 440 hz. frekansında sabitlenmesi kuralı koyulmuştur. Bir önceki cümlemde bahsetmiş olduğum sabitleme kuralını koyanlar ve bu sabitlenmeyi gerçekleştirenler ise Rockefeller Grubu olmuştur.
Sabitlenme sayesinde kitle kontrol mümkün hale gelmiş ve Rockefeller Grubu müzik endüstrisini tekelleştirmiştir. Tüm bunların yanı sıra da hastalıklar, psikolojik sorunlar ortaya çıkmış ve bunlar aracılığıyla kâr elde etmişlerdir. Günümüzde bu ve daha zararlı frekanslar hala kullanılmaktadır. En basitinden her evde bulunan televizyonlardaki programlarda, radyo yayınlarında, dizilerde, müziklerde ve filmlerde bu frekanslara çokça maruz kalınmaktadır.
Çağımızda var olan sorunların nedenlerine bir de bu açıdan bakması denenir ve 440 hz. frekanslı müzikler yerine 528 hz. frekanslı ( aşk ve sevgi frekansı) müziklerini dinlemek tercih edilirse psikolojik, sosyolojik, sağlık ve bu gibi sorunlarda azalma görülecektir. Unutulmamalıdır ki günümüzde 440 hz. Frekansta müzik yapan sanatçılara kıyasla azınlıkta da olsa 528 hz. frekansıyla müzik yapan sanatçılar da yok değildir.
Yazar : Veli Öztürk