BİRAZ SAÇMALAMAK İSTEDİM

0

BİRAZ SAÇMALAMAK İSTEDİM…

Uzun bir aradan sonra yeniden merhaba arkadaşlar.

Aslında birkaç defa yazmayı denedim, bazen birkaç cümle bazen birkaç paragraf yazıp sonra yeniden vazgeçtim ya da pes ettim.

Şuan yine ofisimin karanlık odasında bilgisayarımın ekranında yansıyan ışık, çayımın ve sigaramın beyaz dumanı her nefeste karanlığa karışıp kaybolurken
İlhamlarıma seslendim.

”Hadi yeniden gelin,ruhumu hecelerin arasına gizlediğim kelimelerim”

Bir üveyik kadar ürkektir ilhamlar, sessiz olmalı, bazen karanlık bir odanın penceresinde yansıyan bir ışıkla,bazen bir cam kenarında otururken yağmur damlalarıyla konar pencerenin önüne.

Aslında şuan da ne yazcagımı bilmiyorum, kalbimi parmaklarımın ucuna takıp kelimelerin akışına bırakacağım Erhan’ı.

Saçmalamak geliyor bu defa içimden, özgürce saçmalamak !
Hayatı yavaş çekim yaşamış ve hayatınız boyunca yaşınızdan daha büyük yük taşımış biriyseniz eğer, saçmalama özgürlügünden mahrumsunuz demektir.
Oysa Aslında her insanın bazen ihtiyacı vardır buna,saçmalamaya,saçmaladıkça rahatlamaya..

Arada bir saçmalamak delilik midir sizce ? Bu defa saçmaladığını bile bile saçmalamak,oysa her gün mantıklı sandığım ne saçmalıklar içinde boğulmuyor muyuz? İşte ben bu defa bile bile ve özgürce saçmalamak istiyorum arkadaşlar!!!
Yine yorucu bir gündü, susmayan telefon ve her defasında bir an önce sussun diye beklediklerim.

Konuşmaktan yoruluyorum her günün sonrasında ama yazmak,yazmak bambaşka çünkü yazarken birileri seni değil bu defa sen kendini dinliyorsun adeta.

Sevgili kardeşlerim;
Dinlemek konuşmaktan daha zor bir sanattır çünkü dinlemek tahammül ister,dinlemek sabır ister.
Oysa ağzı olan konuşur, bilende konuşur bilmeyende.
Şimdi sizlerden beş on dakika boyunca tahammüllerinizi arz ederek, Erhan’la kelimelerin ve cümlelerin yolculuğuna davet ediyorum.

Şimdi düşünüyorum da,
bir hadi bilemedim iki piyango bileti boyunda yazdığım yada yazacağım yazımın ne ağırlığı olabilir ki?
Bir çeyrek bilet peşinde çaresizce umut kovalayan milyonların karşısına dikilip “Heeey durun bir de beni dinleyin, ben de hayatınızı değiştirebilirim.” diyebilir miyim bu yazıyla ?

Size bir çeyrek biletten göz kırpan serveti vaat edebilir miyim ? Yoksulluğun acı nefesiyle uzandıkları bir yastıktan, servete boğulmuş olarak uyanma hayalinin yerine geçebilir mi?

Aslında her yazı bu iddiayı değilse bile, bu umudu barındırır satır aralarında… Her bilete vuran bir ikramiyedir yazı… Harflere ilmeklenmiş uçan halısına bindiğinizde, birkaç dakikalık yolculuk boyunca umudun başka adreslerini de gösterebilir sizlere ki o da az zenginlik değildir haaa 🙂

Kelimeler öyle bir araya toplaşır ki bazen , rüzgarlar doğuran bir ormana dönüşür yazı. bir dildir, dilinizdekini yazan,birde parmaktır ona elçilik yapan ve bir tutam saç omzunuza yaslanan…

Cümleler bazen bir el bazen bir tokattır, sözcük sözcük kırbaçlaşan; bazen şefkatli bir dokunuş, saçınızı okşayan…
Yazan açısından ise nadiren bir cennettir yazı; ama bazende cehennem…
bir iç dökme seansıdır, konuşma özürlülerin,yada konuşmak istemeyenlerin…( benim )

Satırlar uzadıkça siz yazıyı yazmazsınız artık, yazı sizi yazar. Mürekkepten bir banyoda şeffaflaşır cildiniz. Ruhunuz her sözcükte biraz daha soyunur. Her cümle, yen bir düğümünü çözer yüreğinizin…
Ve yazı ele verir yazarını.

Bazen de bir silah olur öfke kusan; doğrar satırlarla zulmün askerlerini…
İdam fermanıdır yazarının, celladı, darağacı… Kah yangına dökülen bir tas benzindir, kah yaraya basılan bir tutam tütün… Bazen yazdıkça bilenirsiniz: Kalemin sivri ucu, biley taşında alev alev keskinleşen bir bıçağa döner, sürtündükçe kağıda.

Hayatttt !!

Hani bazen hayatı siyah beyaz bi ekranda izlediğimiz anlar olur ya,hani dünyanın tapusunu size verseler umrunuzda olmaz ya,hani herşey değerini yitirmiştir ya gözlerinizden,hani aç gözlülüğünüz bile doymuştur ya hayata karşı ?
Peki neden ? nedir bu doymuşluğun nedeni acaba ?
Ruhumuz mu aç yoksa !!!!
Bazen hayat bir yerlerde tıkanıp kaldığında,hayatın hep aynı meşakkatli sokaklarında yürümekten sıkılmış yorulmuşken soluk almak güçleştiğinde, yüreğinin,duygularının çılgına kulak tıkayıp , mantığın sürüklemeye başladığında ayaklarını, dağlara dönmeli yüzünü insan. Yeni patikalar, yeni yollar seçmeli, yüreğini ferahlatacak yeni insanlarla tanışmalı.

Hep isteyip de bir gün yaparım diye ertelediği ne varsa gerçekleştirmeyi denemeli. Her geçen gece ölüme bir gün daha yaklaştığını, zamanın bir nehir, kendisinin bir sal olup da, o dursa da yolculuğun devam ettiğini anlamalı.

Baş döndürücü bir hızla geçiyorsa birbirinin aynı günler, her akşam aynı can sıkıntılarıyla eve giriliyorsa, değiştirmeye çalışmalı bir şeyleri, küçük şeylerle başlamalı belki, örneğin, bir kaç durak önce inip servisten, otobüsten, yürümeli eve kadar, yüreğine takmalı güneş gözlüklerini, gördüğünü hissedebilmeli.Yada arabanın direksiyonunu bu defa bir sahile doğru çevirip ve camı biraz aralayarak kah doğanın fısıltısına kah denizin çığlığına kulak vermeli. Sağlığını kaybedip ölümle yüz yüze gelmeden önce, değerli olabilmeli hayat. İlla büyük acılar çekmemeli küçük mutlulukları fark etmek için!

Bir çocuğun ilk adımlarında umudu, bir gencin düşlerinde geleceği, bir yaşlının hatıralarında geçmişi görebilmeli.
Çalışmadan başarmayı, sevmeden sevilmeyi, mutlu etmeden mutlu olmayı beklememeli.

Hiç düşmemiş isen el vermezsin kimseye kalkması için, hiç çaresiz kalmamış isen, dermanı olamazsın dertlerin; ağlamayı bilmiyorsan, neşesizdir kahkahaların VE merhaba dememiş isen anlamsızdır elvedaların.
Ne herkesi düşünmekten kendini,nede kendini düşünmekten herkesi unutmamalı insan.

Dostları olmalı, ruhunun ve zihninin sınırlarını zorlayacak! Herkese yetecek kadar büyük olmalı sevgisi; ama kapasitesi sınırlı olmalı yüreğinin ki hakkını verebilsin sevdiklerinin; zaman bulabilsin; bir teşekkür bir elveda için. Yaşam dedikleri bir sınavsa eğer; asla vazgeçmemeli sevmek ve öğrenmekten; ama herkesi sevemeyeceğini de her şeyi bilemeyeceğini de fark edebilmeli insan. Tıpkı her şeye sahip olamayacağı gibi.

Kısacası Arkadaşlar;bazen hayatın içindeki cevabını bildiğimiz sorularla oyalamaktansa,cevabını aramaktan yorulmayacağımız sorular bulmalı.!!!

Neyse yeter bu kadar sanırım,Oh be rahatladım :)))

Yazar : Erhan Türkmen

Sitemizin Sağ Alt Köşesinde Yer Alan Bildirim Tuşuna Basarak Yazılarımızı İlk Siz Görebilirsiniz !!!!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen İsminizi Girin