Kudüs zamandır, bin yılları kubbesinde eriten bir zaman..
Rasulullah aleyhissalatu vesselam Efendimiz, mi’raç hadisesi vuku bulduktan sonra her namaz kıldırdığında İsra suresini okuduğu rivayet edilir. O’nun sav sahabeye nakşettiği Mescid-i Aksa muhabbeti, mi’raç hadisesinden 15, Rasulullah’ın vefatından da 5 yıl gibi kısa bir süre sonra Bizans hakimiyetindeki Kudüs’ün fethedilmesiyle sonuçlanmıştır. Hiç şüphesiz sahabenin Mescid-i Aksa ile olan bağlarında, kıble yönünün Kâbe olarak emredilmesine kadar 16 ay Mescid-i Aksa’ya doğru namaz kılmalarının payı büyüktür.
Bakara suresi 30. ayette şöyle geçmektedir: Hani Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.
Mezkur ayette işaret edilen bir mana yaratılmışlar içindeki en mükemmel ve en hayırlı kulun insanlar içerisinden çıkacağıdır. İşte o kul Efendimiz sav’dir ve Allah’ın yeryüzünde kendisini halife olarak insanları seçtiğinin göstergesidir. Bu sebeple mi’raç mucizesi Efendimiz sav’e bahşedilmiş ve meleklerin bile ulaşamayacağı bir mertebeye çıkarılmıştır. Mi’raçla meleklerden üstünlüğü gösterildiği gibi, mi’raçtan önceki Mescid-i Aksa yolculuğu olan İsra ile de bütün peygamberlerin imamı ve bütün ümmetlerin ve insanlığın peygamberi olduğu gösterilmiştir.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem “çevresinin mübarek kılındığı” Mescid-i Aksa’da, mi’raçtan indiğinde 124 bin peygambere namaz kıldırmıştır. Müfessirlere göre bu yolculuğun siyasi bir boyutu vardır. Yani Müslümanlar liderlik ve imamlık bayrağını Aksa’da Efendimiz’in namaz kıldırmasıyla almıştır. Nitekim Efendimiz sav’in Üsame’nin ordusuna Kudüs’ü işaret etmesinin bir hikmeti de budur. Hatta Hazret-i Ömer halife olarak Kudüs’ün fethinden başka hiçbir şehrin fethine katılmamış, sahabelerin bir çoğu bu önemli olayın şahidi olmak için bu kutlu fetihte Beytü’l-Makdis’e ulaştığı ifade edilmektedir. Rasulullah’ın İsra yolculuğu, Müslümanlar ve Beytü’l-Makdis için köklü bir değişim noktası sayılmıştır. Öte yandan Müslümanların Beytü’l-Makdis’i fethi, genel bağlamda tarihte, hususi bağlamda ise İslam tarihinde bir dönüm noktası olmuştur.
Enbiya suresinin 71. ayetindeki “alemler için bereketli kıldığımız arz” ifadesi Filistin bölgesini işaret eder. Rasulullah sav, mi’raca nübüvvetiyle gidip risaletiyle gelmiştir. Efendimiz namaz emriyle döndüğü miraçdan sonra ilk durak olarak yeniden Mescid-i Aksa’ya gelip orada 124 bin peygamberin imamı olarak kıldırdığı namaz, bu bereket manasını içinde taşır. Aynı zamanda bu rahmet ve bereketin bütün insanlık adına namazda temerküz ettiğinin göstergesidir. Her namaz Mescid-i Aksa’daki bereket halkasına bizi dahil eder, dolayısıyla her namazda Mescid-i Aksa ile olan bağımız yenilenir.
İşte biz Kudüs’ün mahiyetini, kudsiyetini ve manevi mertebesini idrak edebilmeyi sünnet-i seniyyeden öğrenir, ve yine ahirzamanda hilafetin merkezi olacak Kudüs’ün fethine layık fertler olabilmek için Efendimiz sav’in sünnet-i seniyesine ittiba ederiz.
Sözü hayatımızda ve secdelerimizde yapabileceğimiz bir dua ile bitirelim.
Allahümme erzukna salatel fethi fil mescidi aksa ve hüve hurrun aziz.
“Allah’ım! Bizi hür ve aziz olarak Mescid-i Aksa’da fetih namazı kılmak ile rızıklandır.” Amin.
Nurdan Kurtun
(Bu yazı Hucurat Hareketi’nin Aksa Halkaları projesi kapsamında yazılmıştır.)