بِسْمِ اللَّـهِ الرَّحْمَـٰنِ الرَّحِيمِ

“Alemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz? Ve Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan kavimsiniz.” (Şuara, 26/165,166)

Hz. Peygamber (s.a.v.), kadına benzemeye çalışan erkekleri ve erkeğe benzemeye çalışan kadınları lanetle anmıştır. (Buhari, Libas 61-62)

Yazımıza başlarken Müslümanlar olarak yürümemiz gereken çizgi Kur’an ve Sünnet-i seniyye olduğu için nasıl bakmamız gerektiğini bilerek başlamak istedik. Bu demektir ki bir insan hem Müslüman hem de LGB*T savunucusu olamaz! Kesin ve net çizgiler doğrultusunda Allah c.c ve bizim en güzel örneğimiz Ayet-i Kerime de ‘’Üsve-i Hasene’’ olarak bildirilen Efendimiz s.a.v. tarafından bildirilmiştir. Bir Müslüman LGB*T’yi savunuyorsa imanını kontrol etmesi gerekmektedir.

Gelin şimdi bu ahlaksızlık nedir detaylıca anlayalım:

  1. LGB*T Nedir?

LGB*T veya GLB*T, 1990’larda LGB kısaltmasından sonra ortaya çıktı ve 1980’lerin ortaları ile sonlarından itibaren gey sözcüğü yerine kullanılarak LGB*T topluluğunu temsil etmeye başladı. Birçok aktivist, gey topluluğu kullanımının eksik bir tanımlama olduğunu düşünerek LGB*T topluluğu kullanımına geçti.

Bu bazen LGB*TT (lezbiyen, gey, biseksüel, transseksüel veya travesti) veya LGB*Tİ (lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, intersex), LGB*TTIQ (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Travesti, Transseksüel, Intersex, Queer) şeklinde de kullanılmaktadır. 1900’lardan itibaren kullanılmaya başlayan “LGB*T”, eşcinsellikte kullanılan çatı kelimedir.

  • LGB*T TARİHİ

LGB*T tarihi ile ilgili en eski yazılı belgeler Hitit, Sümer ve Eski Mısır’a kadar uzanmaktadır. Transseksüelliğin tarihsel süreci ile ilgili literatürde fazla bilgi bulunmamaktadır. Erkekler arasında eşcinsel evliliğe izin veren bir madde M.Ö 1400‟lerden kalma Hitit yasa derlemesinde yer almaktadır. Bu, eşcinsel evliliğe izin veren ilk yasadır. Batı uygarlığının eşcinselliği mahkûm etmesinin temelinde Yahudilerin eşcinselliğe karşı yürüttüğü mücadele yatar. Akdeniz uygarlığında, Antik Yunanda LGB*T bireyler sosyal açıdan daha kabul görüp, sanatsal ve edebi anlamda yüceltilmişlerdir. Yunan mitolojisi ve Eski Yunan sanatına eşcinsellik ilham kaynağı olmuştur (2). Hipokrat, (M.Ö 400) kadınsı tavırlar göstererek kadın kıyafetleri giyen ve kendisini dini inançlara adamış ”Enaree” adı verilen kişilerden bahsetmiştir. Osmanlı Cihan Devletinin kurulması ile birlikte bu tür ahlaksızlıklar giderek azalmıştır.

  • TÜRKİYE’DE LGB*T TARİHİ

-Türkiye’deki ilk LGB*T örgütü Lambdaistanbul 1993’te, İstanbul’da kuruldu. Aynı yıl ILGA (Uluslararası Lezbiyen ve Gey Derneği) üyesi oldu. Şubat 1996 tarihinde, 100’de 100 Gey ve Lezbiyen adlı bülteninin ilk sayısını yayınlayan dernek, 1996 Temmuz’unda Club Prive’de bir onur gecesi düzenledi. Bu etkinlik daha sonraki senelerde “Eşcinsel Onur Haftası Etkinlikleri” olarak genişletildi ve düzenli hale geldi.

-Bir diğer LGB*T derneği Kaos GL ise 1994’ün Eylül ayında Türk eşcinsellerin bir araya gelerek, maruz bırakıldıkları ayrımcılığa karşı mücadele ederek özgürleşmek amacıyla Ankara‘da kurdukları, “eşcinsellerin kurtuluşunun heteroseksüelleri de özgürleştireceği” fikrini şiar edinmiş bir LGB*T derneğidir. Dernek 15 Eylül 2005 tarihinde tüzel kişilik kazandı.[8] Ancak Ankara Valiliği “4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 56. Maddesinde yer alan “Hukuka ve ahlaka aykırı dernek kurulamaz” hükmüne dayanarak derneğin tüzüğünün ve isminin ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle kapatılması için Cumhuriyet Savcılığına başvurdu[9]. Valiliğin başvurusunu inceleyen Basın Savcısı ise dava açılmasına gerek görmedi, böylelikle Kaos GL Türkiye’de tüzel kişilik kazanan ilk LGB*T derneği oldu.

-1996 yılında ülkedeki ilk LGB*T öğrenci örgütlenmesi olan LEGATOODTÜ‘de kuruldu ve oluşum hızla diğer üniversitelere yayıldı. 2007 yılında ilk resmi LGB*T öğrenci topluluğu Gökkuşağıİstanbul Bilgi Üniversitesi‘nde kuruldu.

-Haziran 2003’te ilk LGB*T Onur Yürüyüşü Lambdaistanbul tarafından İstanbul‘da İstiklal Caddesi‘nde gerçekleştirildi. İstanbul Pride adındaki yürüyüş bir hafta süren bir Onur Haftası’nın son günü gerçekleştirildi. Ağustos 2006’da, Bursa‘daki Gökkuşağı LGB*TT Derneği tarafından düzenlenen Türkiye’nin ilk resmi izinli LGB*T yürüyüşü tepkiler nedeniyle iptal edilmek durumunda kalınmıştır. Bursa Gökkuşağı LGB*TT Derneği Türkiye’nin ilk travesti transseksüel hakları için kurulmuş resmi derneğidir.

-Haziran 2011’de, Diyarbakır‘da kurulan ilk Kürt LGB*T grubunun Türkçe-Kürtçe yayın organı Hevjin, “Kürt eşcinsel ve transseksüeller vardır” sloganıyla çıkarılmıştır.

-Türkiye’de Kaos GL derneği, Lambdaistanbul LGB*TT Dayanışma DerneğiMorEL Eskişehir LGB*TT OluşumuPembe Hayat LGB*TT Dayanışma DerneğiPiramid LGB*TT Diyarbakır Oluşumu ve Siyah Pembe Üçgen İzmir Derneği‘nin oluşturduğu LGB*TT Hakları Platformu, Meclis İnsan Hakları Komisyonu’ndan anayasanın 10. maddesinin değiştirilmesine yönelik talepte bulunmuştur. Platform, anayasanın 10. maddesinde yer alan “Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir.” hükmüne “cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği” ibaresinin eklenmesini istemiştir.[49]

2002 yılında ise Türkiye başbakanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı bir televizyon programında “Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı televizyon ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyoruz” açıklamasında bulunmuştur.

-24-30 Haziran tarihleri arasında düzenlenen 21. İstanbul Onur Yürüyüşü etkinliklerinin son günü 30 Haziran’da LGB*T’lerce “Onur Yürüyüşü” düzenlenmiş, İstiklal Caddesi‘nden başlanarak Taksim Meydanı’na kadar devam eden geleneksel yürüyüşte çeşitli pankart, döviz ve sloganlarla Gezi Parkı protestolarına destek verilmiştir.

-2007 LGB*T Öğrenci Derneği kuruldu.

-2007 İstanbul’da 170 yataklı LGB*T oteli açıldı.

-2013 MEŞCİD (Müslüman Eşcinseller Derneği) kuruldu.

-2014 ETCEP yürürlüğe girdi.

-2015 LGB*T yürüyüşleri başladı.

– 2015 Türkiye’de LGB*T dernek sayısı 22 oldu.

Maalesef bunlar devlet izni ve desteğiyle gerçekleşmiştir…

  • LGB*T HASTALIK MIDIR?

LGB*T’li sapkın homoların, kendilerini meşru hale getirmek için öne sürdüğü tezlerin tamamı ‘LGB*T’yi Meşrulaştırma Çabaları ve Buna Karşı İzlenebilecek Politika Seçenekleri’ başlığıyla düzenlenen çalıştayda yerle bir edildi. Sahipkıran Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (SASAM) düzenlediği çalıştayın sonuç bildirgesinde, eşcinsel ahlaksızlığın büyük bir sapkınlık olduğu ve toplumsal bunalımlara sebebiyet verdiği kaydedildi. Eşcinselliğin bir hak ya da tercih olamayacağını vurgulandığı sonuç bildirgesinde LGB*Tİ’li şehvet maymunlarının meydana getirdiği tehlikelere dikkat çekildi.

LGB*Tİ sapkınlıktır

Sosyal tabanda hiçbir karşılıkları olmadığı halde, ahlaksız fiillerini topluma dayatmak için her türlü provokatif eylem içerisinde yer alan LGB*Tİ’li sapkınların dillerine pelesenk ettiği söylemlerin hiçbir karşılığının olmadığı ispat edildi. SASAM Sosyal Politikalar Masasının düzenlediği çalıştayda ortaya konan veriler tehlikenin boyutlarını gözler önüne seriyor. ‘LGB*T’yi Meşrulaştırma Çabaları ve Buna Karışı İzlenebilecek Politika Seçenekleri’ çalıştayının sonuç bildirgesinde, “LGB*T (Lezbiyen, gey, biseksüel ve transseksüel) kavramıyla ifade edilen eşcinsellik; “insan doğasına ve hayatın olağan akışına aykırı, biyolojik ve/veya psikolojik rahatsızlıklardan kaynaklanan ve tedavisi mümkün olan sapkın bir cinsel yönelimdir” ifadelerine yer verildi.

AIDS’in sebebi eşcinseller

Eşcinsel sapkınlığın “Başta AIDS olmak üzere, cinsel yolla bulaşan hastalıkları artırmakta” olduğuna dikkat çekildi. LGB*Tİ ahlaksızlığının sosyal manada da büyük yıkımlara sebebiyet verdiğinin belirtildiği sonuç metninde, “Toplumun temel yapı taşı olan aile kurumunu yıpratmakta, yozlaştırmakta ve toplum yapısını bozmakta, fiziki ve ruhsal açıdan sağlıklı bireylerin ve nesillerin yetişmesini engellemektedir” tespitine yer verildi.

Sapkınların hakkı olamaz

Eşcinselliğin bir hak olmadığının kaydedildiği sonuç bildirgesinde, “LGB*T’li hakkı şeklinde bir hak kategorisi olamaz. Yukarıda zikredilen toplumsal zararları dikkate alındığında, “LGB*T’li hakkı” diye bir hak kategorisinin olduğunu savunmak, uyuşturucu bağımlılarının hakları şeklinde bir hak kategorisi olduğunu varsaymak gibi anlamsız bir iddiadır” denildi. Eşcinselliğin bir tercih olmayacağının belirtildiği sonuç bildirgesinde söz konusu gerçek şu şekilde ifade edildi: “Uluslararası ve ulusal kampanyalarla “cinsel tercih hakkı” şeklinde, insan haklarına ilişkin uluslararası metinlerde yer almayan bir hak uydurulmaya çalışılmaktadır. Ancak sapkın ve toplum için zararlı bir cinsel yönelimi tercih hakkı şeklinde bir hak olamaz.

5- LGB*T DOĞUŞTAN VE GENETİK MİDİR?

Bu konuyu gelin uzmanlarından dinleyelim.

Prof. Dr. Zeki Bayraktar (Ürolog): Eşcinselliğin genetik olduğuna, doğuştan olduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt yok. Aksine bunun böyle olmadığına dair kanıtlar var. 1970’li yılların başından itibaren bir çok kanıt vardır. Fakat en son 2019 yılında bu konuda yapılmış en kapsamlı yayın SCİENCE Dergisi’nde yayınlandı. Amerika, İngiltere, Kanadalı bilim adamları öncülüğünde yapılan ve yaklaşık 500 bin kişinin genetik verileri ve cinsel yönelimleri incelendi ve şu sonuç ortaya çıktı. ‘’EŞCİNSELLİK GENİ DİYE BİR ŞEY YOKTUR!’’ Genetik faktörler, cinsel yönelimler ve cinsel davranışlarda belirli değildir. Çok minimal bir etkileri vardır. %1’lik bir nüfusta etkileri var ama o %1’lik nüfusta bile etkili olamıyor.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan (Psikiyatrist): Eşcinsellik kesinlikle doğuştan değil, sonradan öğrenme ile ilgili ve sosyal bir sorundur. Bir çocuk üç şeyi örnek alır. Anneyi, babayı bir de anne babanın ilişkisini. Bu üçü bir ailede sağlıklıysa çocuk böyle durumlarda yanlış rol model seçmeye yönelmez. Mesele en çok rastladığımız bir şey ki Freud bunu tespit etmiş haklı olarak, mesela Freud’un önemli tarihi tespitlerinden birisidir o, cinsel kimlikle transseksüel veyahut eşcinsel o ayrımı yapmadan söylüyor bunu, ’’Aşırı koruyucu sevgi veren dominant bir anne baskın bir anne, zayıf uzak babalık rolü yapmayan bir baba varsa çocukta bunun cinsel kimlik bozukluğunun cinsel patolojinin çıkacağını söylüyor. Ve gerçekten de biz vakaları araştırıyoruz çocuklar ablalar arasında büyüyor, teyzeler arasında büyüyor baba ortada sadece maddi ihtiyaçları karşılayan birisi gibi erkek çocuk bile olsa veyahut da kız çocuk da olsa bazı kız çocukları da babayla özdeşim kuruyor. Anne itici eleştirici gibi oluyor. Çocuk böyle durumlar da erkek gibi davranmak daha çocuğun öğrenilmiş davranışı oluyor.

Dr. Mustafa Merter (Psikiyatrist): Sevgi veren zaman ayıran, çocuğuyla müşterek bazı şeyler yapan. Bakın içimde yaşadığımız performans odaklı toplumda, ne annelerin annelik yapma zamanları var ne de babaların babalık. Çocuk kimlerin eline kaldı? Psikologların eline kaldı, psikiyatrilerin eline kaldı. İşte bilmem nelerin eline kaldı. Yani çocukla beraber müşterek iki tarafın da haz alacağı bazı aktiviteler, mesela erkek çocuğun baba ile bir özdeşleşmeye ihtiyacı var.

Prof. Dr. Sefa Saygılı (Psikiyatrist): Kimse eşcinsel doğmaz, daha sonra ortaya çıkar. Herhangi bir eşcinsellik ile ilgili hormonsal farklılık yoktur, genetik farklılık yoktur, kromozomsal bir farklılık yoktur. Bu tamamen kişinin yönelimidir. Bu normalden bir sapmadır. Normal, fıtrata uygun bir durum değildir. Yaratılışa aykırı bir durumdur. Bir erkek modeli göremiyor çocuk göremediği için yine kimliğini annesine bakarak ona benzeterek, geliştirebiliyor. Bu da başka bir problem.

Evet uzmanlarında kanaatleri bu yönde. Sözlerimizi toparlarken peki neden böyle bir toplum isteniyor diyebilirsiniz. Özellikle Hollywood’da son 2 senedeki filmlerde bu konu işlenerek normal gibi gösteriliyor. Neden çünkü, Dünya Siyonizm’i kendi dışındaki milletlerin nüfusunun artmasını ve sağlıklı bir toplumsal yapıya sahip olmasını istemiyor. Bu nedenle dünya çapında kısırlığın artışı için ellerinden geleni yapıyorlar. Genetiği değiştirilmiş tohumlar, GDO’lu gıdalar, ilaç sanayii, aşı sanayii ve çeşitli vasıtalarla kısırlığın yaygınlaştırılması, diğer taraftan neslin kesilmesi, çoğalmanın durması ve nüfusun azaltılması için de bu etkili olacak silah LGB*Tİ konusunu yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. Bu tabii kesinlikle kabul edilebilecek bir durum değildir. 7,753 milyar insanı kendilerine köle etmek zor olduğu için dünya nüfusunu azaltmak istemeleri gayet tabii. Bizlere zaten ’’İş başına geçti mi yeryüzünde bozgunculuk çıkarmak, ekini ve nesli helak etmek için koşar. Allah ise bozgunculuğu sevmez.’’ (Bakara Suresi 205. Ayet-i Kerime) buyrulmaktadır. Bu kesin nesli ve ekini bozmak için yüzyıllardır bir mücadele veriyorlar. Biliyorlar ki nesil düzelirse önümüzde kimse duramayacak Allah’ın izniyle.

Ve son olarak çok kıymet verdiğimiz büyüğümüzün sözleriyle son vermek isteriz; ’’Para kaybedebilirsiniz bunu yeniden çalışarak kazanabilirsiniz. Allah muhafaza toprak da kaybedebilirsiniz, toprağı da tekrar savaşarak alırsınız. Ama bir nesli kaybettiğiniz zaman bunu bir daha kazanmanız mümkün değildir. O bozuk neslin getireceği diğer nesiller de bozuk olacağı için bir daha geriye dönülmeyecek bir noktaya gelinmesi söz konusudur.’’

Tüm Müslümanlar olarak bunlara fırsat vermemek ve neslimiz, geleceğimiz için oturduğumuz yerden yazmak çizmek yerine devlet öncelikli olmak üzere mücadele etmemiz gerekmektedir. Yoksa Allah muhafaza nesli kaybetmemiz an meselesidir…

’’Bir milletin asıl gücü tankı, topu, tüfeği değil; İMANLI ve İNANÇLI EVLATLARIDIR!’’ (Prof. Dr. Necmeddin ERBAKAN)

Yazımızda birçok makale, video, internet sitesinden yararlanılmıştır. Bunlar içinde hepsine ayrı ayrı teşekkür etmeyi bir borç biliriz…


Yazar : Elanur Öğüt

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen İsminizi Girin