يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا تُوبُٓوا اِلَى اللّٰهِ تَوْبَةً نَصُوحًاۜ 

Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. 

Tövbe kapısını Ümmed-i Muhammed’e son nefese kadar açık bırakan hatalarımızla bizi af eden kötülüklerimizi örten Peygamber’i ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokan Rabbimizin ayetinde bir gönül ferahlığı var. 

Peki 

Kul gönül kapısını açık tutmuyorsa bir hata da seni hayatına kabul etmiyorsa, hatanla seni her seferin de yargılayıp eskide ne idin şimdi ne oldun sözüyle insanların kalbini kırıp gönül yorgunluğuna düşüren insanın gezdiği yol balçıklıdır. 

Bile isteye gönül kırar isen, kıldığın namaz değil. 

Kâbe, Azer’in oğlu Halil İbrahim’in yaptığı bir binadır. Kalp ise, yüce Allah’ın nazargâhıdır. Bu sebeple, bir gönül yıkmak, bin Kâbe yıkmaktan daha kötüdür. 

Yaşantının sana verdikleri ile değil o verilenlerle nasıl imtihanı sürdüğün önemli, bir takım yapmış olduğumuz günahlarımızla İYİ Kİ DE YAPMIŞIM, BİR DAHA OLSA GENE YAPARIM “ sözleriyle hatadan pişmanlık yoksa tövbende samimiyetsizdir. Günahının zevk ve hazzı varsa kendini nefsinle murakabeye çek .

Nasıl ki Molla Kasım, Yunus Emre’ye anlamayıp suizanda bulundu dinsizlikle suçladı. 

Kalbini görmeden, içini açmadan, bilmeden neye dayanarak kalbinde iman olmadığının hükmünü verdi ?! 

Allah azimüşşan demez mi “Ben göklere ve yere sığmam, fakat mü’min kulumun kalbine sığarım.”

(El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:165; İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn) 

Bu günümüzdeki insanlarda çok var bilmeden hüküm vermek!  Allah’a ve âhiret gününe inanan, ya hayır söylesin ya da sussun.” (Buhârî, Edeb 31, 85, Rikak 23) 

insanoğlu yolu aradığında değil bulmak istediği zaman çıktığı yolda payidar olur bazı fani meşgaleli yollara daldığımızda bizi kör eden bize hatayı bile hatasız gösteren nefsimizi Allah ıslah eylesin 

Kulaktan dolma bilgilerle bir şeyleri ezber ederek konuşulan tapılan muhabbet samimiyetsizdir. Sen o sözlerde kendini bulamıyorsan yaşayamıyorsan bu samimiyetsiz sözlerde sadece egonu ve insanlara bakış açısını ;NE BİLGİLİ YA dedirtmek için konuşursun çünkü başta niyetin bellidir. Niyet deki asıl hedef Hak Teala’nın rızası olmalı bunu kalb-i vuku-i ile gerçekleştirirsek samimiyetsiz bir muhabbet de kalbin zarar görmemesini engellemiş, hakka giden bu gönül muhabbetini daim ve beka haline ulaştırmış oluruz. işte o yüzden bir düşünceye kapıldığımız da niyetimizi kontrol etmeliyiz ki eğer etmezsek riya ya ve sadece malayani bir koşuşturma içerisinde oluruz.

Her halükarda yaşantısıyla bir şeyleri ders edinmiş hüznü zorluğa göğüs germiş bir hayat yaşamak ve bu yaşamsal yaşantısını örnek kılacak imtihandır. 

Ve şu bir gerçek ki terakkisi bozulmuş bir kalbin dünya ya olan malayaniliği Azimüşâ’nın şükründen intisabını kesmesidir. 

Dünya malına tamah edilmesi, hakikatten uzak bir yol tutmak, Allah’ın değer vermediği fani bekaya sureti celilemize güzel gösterilmesi, siretin mühürlenmesine ve gözün bu perdeyi açamamasıdır.

Ancak Rabbimin hidayetine ulaşırsa işittir(سمع) ve görür( بصر) 

Efendimiz salâtu vesselam şöyle buyurur.

Sehl İbn Sa’d es-Sâidî رضي الله عنه rivâyet edildiğine göre, Allah Rasûlü صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم şöyle buyurmuştur. 

Dünyanın Allah katında bir sivrisinek kanadı kadar değeri olsaydı, ondan kafire bir yudum su dahi içirmezdi. 

Gözdeki perdenin kalkmasıyla dünyanın melun olduğunu görmesi  aldatıcı güzelliklerle zevki sefa ettiğinin pişmanlığını benimsemesidir. 

Hakikattin gerçeğine sarılarak iman esasıyla itaat’e intisap etmelidir.

Selametle…


Yazar : Esma Karaömeroğlu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen İsminizi Girin