Kemalizm nedir?
Kemalizm çağımızın şüphesiz en büyük sorunlarından biridir. Araştırmaya tenezzül etmeyen Müslümanlar da bu dine, gerçekleri görene dek bağlı yaşarlar.
Bunun en büyük sebebi de eğitimde yıllardan beri süregelen eğitim sistemindeki yanlışlıktır.
Çünkü müfredat yıllardan beri bunun üzerine planlı yani değişmeyen (değiştirilemeyen) bir eğitim sistemi var.
Türk, Kürt, Laz, Çerkez… Kim olursa olsun Türkiye sınırları içerisinde ise Kemalizm’i benimsemek zorunda, benimsemeye mecbur, Türk değilse bile “Ne Mutlu Türküm Diyene” demeli, kendi ağzıyla ben “M. Kemal Atatürk’ü sevmiyorum” diyememeli, bunları yapmadığı takdirde vatan haini ilan edilebilir.
Maalesef böyle düşünen binlerce insanımız var.
Ama aynı zamanda bu insanlar düşünce özgürlüğünü savunanlardan başkası değillerdir.
Yolda Yahudi görünce: “Kendi kararı saygı duymalıyız.” derler.
Ama aynı zamanda cübbeli, çarşaflı vs. görünce “yobaz, cahil, gerici, burası Arabistan mı, çöl bedevileri!” derler.
Birçok Müslüman bu davranışlara maruz kalmıştır. Aslına bakarsanız bu kullanılan kötü sözler bizim için başarının göstergesidir. Peygamber Efendimiz, hatta tüm peygamberler de sadece inandıkları din yüzünden bu gibi hakaretlere maruz kalmışlardır.
Neden bu kadar ilahlaştı?
Nasıl bu kadar yüceltildi?
Kimler buna zemin hazırladı?
Bizim milletimiz nasıl bunca yalana kandı?
Bizlere Kemalizmi nasıl bu kadar körü körüne aşıladılar?
Bunca sorunun cevabı bizce milletimizin sürü psikolojisinden yana olması. Yani biri ne derse desin yalan dahi olsa hemen kanmaları, çoğunluğun dediğine gitmeleri.
Aile büyüklerimiz her zaman okulda öğretilenlerin doğru olduğunu düşünür: “Yalan olsa MEB kitaplarında ne işi var” derler.
Bizde diyoruz ki: “Yalan olduğu halde MEB kitaplarında ne işi var?”
Artık ne işi olduğunu size bırakıp zamanında nesillerimizi etkileyen okul kitaplarımızda yer alan vahim yerleri size gösterelim.
Mekteplerde ders niteliğinde okutulan tarih kitaplarında Peygamber Efendimiz’den (s.a.v.) ve diğer peygamberlerimizden bahsederken, “Muhammed şöyle yaptı”, “Muhammed’in koyduğu esaslar”, “İsa, Musa” vb. ifadeler kullanılarak -haşa- sıradan bir insandan bahsedermiş gibi bahsediliyordu.
Tarih Dersi kitabının “Kuran ve Vahiy” bahsinde şöyle denilmektedir:
“Muhammed’in koyduğu esasların toplu olduğu kitaba Kur’an denir.”
Yani kısaca hâşâ Kur’an ayetleri Hz. Peygamber’in (s.a.v.) uydurduğu sözlerdir dediler. (Tarih II, İstanbul Devlet Matbaası 193, s. 90.)
Bir diğer cümle ise şöyle:
“Muhammed uzun bir devirdeki tefekkürlerin mahsulü olan niyetleri lüzum ve ihtiyaçlara göre takrir ediyordu.”
Yani hâşâ Peygamber Efendimiz (s.a.v.) dini ihtiyacına göre kullanıp değiştiriyordu iftirasını attılar. (Tarih II, İstanbul Devlet Matbaası 193, s. 91)
Sözlükte “din” başlığı altında bakın en yazıyor: “Kemalizm Türkün dinidir.” (T.D.K. Türkçe Sözlük I, s. 153, Cumhuriyet Basımevi, İstanbul 1944)
Milli Eğitim Bakanlığının, Dr. Abdullah Cevdet’e tercüme ettirdiği J. Meslier’in “Aklı Selim” adlı eseri bir yana sadece içindekiler kısmı bile durumun ne kadar ağır olduğunu açıklamakta.
Fihrist(İçindekiler):
• Bir Allah’a inanmak zaruri değildir, en makulü onu düşünmemektir.
• Allah’ın mevcudiyeti ispat edilmemiştir.
• Din, ahlâkı felce uğratır.
• Allah’cılığı vücuda getiren korkudur.
• Her din hürriyeti vicdan düşmanıdır.
Bunların bizzat devletimizin eğitimi ile ilgili bakanlığımızın çıkarttığı kitaplarda yer alması, istedikleri tarzdaki öğrenci modeli için yüksek makamlarca da uğraşıldığının göstergesidir. Bununla bitmemekle birlikte toplumun yine çoğunluğunun okuduğu gazete ve dergilerde yer verdikleri karikatürler fikirlerini açıkça İslam’a karşı olduklarını apaçık belli ediyor.
Karikatürün açıklamasında “Bu oklar varken yılan baş kaldıramaz!..” yazıyor.
(Ramiz Gökçe, Akbaba,9.5.1935, S. 71, s.3)
Peki o oklarda?
• Cumhuriyetçiyiz
• Milliyetçiyiz
• Halkçıyız
• Devletçiyiz
• İnkılabcıyız
• Layıkız
Meclis’in son kararları münasebetiyle: “Yeni idarenin yükselmesi için beyhude ağırlıkların ve mazi enkazının atılması zaruri idi.” Balonun havalanması için hocaları yani kendi ifadeleriyle beyhude gördükleri kişileri balondan aşağı atıyorlar.
(Münif Fehim Özarman, Kelebek, 6.3.1924,S. 48, s.1)
“Hakiki İnkılap” “Kat’i ıslahat için ancak böyle kuvvetli bir idare makinası lazımdır.” (Kelebek, 13.3.1924 S. 49, s.1)
Cumhuriyet Gazetesinde 1925 yılında yayınlanan bir karikatür…
Bunu açıklamaya bile gerek yok herhalde ne demeye çalıştığı öyle zannediyorum zaten açık.
Sadece basımda değil Cumhuriyetin ilk döneminde yer almış siyasetçilerin dillerinden dökülen sözlerde bu fikri kalkışmayı kimlerin içimize soktuğunu gösteriyor. Vereceğim örneklerdeki iki isimden biri bu ülkeden İç İşleri Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı yapmış, diğeri ise Başbakanlık ve Türk Tarih Kurumu Başkanlığında bulunmuş. Bu makamları tekrar belirteceğim çünkü önem arz eden unsurlar. Buyurun o vahim sözlere…
Dâhiliye Vekili Şükrü Kaya (Muğla): Her dinin kavaidi esasiyesi herkesin malumudur. Dinler işlerini bitirmiş, vazifeleri tükenmiş, yeniden uzviyet ve hayatiyet bulamayan müesseselerdir.(1)
Türkiye Cumhuriyetini 8. Başbakanı, Türk Tarih Kurumu Başkanı Şemsettin Günaltay: Peygamberler daha ziyade avamın psikolojisini sezen, halka hitap emeği, ruhlara hâkim olmayı bilen, kuvve-i muhayyeleleri vâsi insanlardır. Peygamberler, halkı istedikleri yola götürebilmek için, onlara hakikati değil, ruhlarını okşıyacak ve teshir edecek umuru mütahayyeleyi telkin ederler. Allah’a, ahrete, haşre, meleklere, cennet ve cehenneme dair olan bu şeyler, hakiki ve nefselemre muvafık değillerdir.(2)
Şemsettin Günaltay ayrıca Meclis’te bakın ne demiş: “Bu memlekette artık bir daha tekke ve türbeler hortlayamaz.”(3)
Sonuca gelecek olursak biz Müslümanlar ölümü kendimize dost biliriz, ölmeden önce de İslam aleminin yararına kalıcı bir şeyler bırakmanın peşinde olmalıyız. Gerçek manasıyla insanlığa hizmet etmeyi amaç bilmeliyiz. Kendi çıkarlarımızı bir kenara koyup sadece arkamızdan İslam’a ve insanlara faideli olan işler yapmalıyız. Bu dünyaya kimler geldi gitti ve hepsi yanlarına sadece amellerini alıp gittiler. Biz de aynısını yapacağız. Şu kısacık hayatımızı Rabbimize layık bir insan olarak sürdürüp ebedi aleme gidelim.
(1) TBMM Zabıt Ceridesi, İ: 11 3-12-1934 C: 1, 77
(2) Birinci Tür Tarih Kurumu Kongresi, Konferans Müzakere Zabıtları, s. 301
(3) Akşam Gazetesi, 16 Şubat 1949
Yazarlar : Emir Sivri – Semanur Aytekin
Sema hanımı tebrik ediyorum yine o müthiş zekasını ve geniş ufuklu bilgisini konuşturmuş tarihide aşçılığı gibi yok yok.