İman, Peygamberin getirdiği vahiylerin Allah (c.c) tarafından gönderildiğine ve Allah’ dan başka yaratıcının bulunmadığına kalpten inanmaktır. İstikamet ise Allah’ın ve Resulünün gösterdiği yolda ilerlemektir. İnsan bu yolda fedakârlık etmekten çekinmemeli ve bu uğurda ölmekten korkmamalıdır.
Bu dünya imtihan dünyasıdır. Bu sebeple insan inandığı yolda yürürken çeşitli zorluklarla karşılaşabilir. Böyle bir durumda insandan beklenen sabretmesidir. Ne kadar acı çekerse çeksin kesinlikle Allah’a (c.c) isyan etmemelidir. Allahû Teala, insanları ve cinleri yalnızca kendisine ibadet etsinler diye yarattığını Kur’an-ı Kerim’ de açık bir dille belirtmiştir. Bu yüzden başta namazlarımız olmak üzere hiçbir ibadetimizi aksatmamalıyız.
Dünya’da kötü insanların ve bizi istikametimizden ayırmak isteyenlerin olduğu bir gerçektir. Böyle bir durumda direnmeliyiz. İnsanların tatlı dillerine aldanmamalıyız. Zalimlerin tehditlerine pabuç bırakmamalıyız. Bilmeliyiz ki bu dünya imtihan dünyası ve biz öldükten sonra çektiğimiz her zorluğun mükafatını alacağız. Vazgeçmeyi düşündüğümüz zaman aklımıza Peygamberimize yapılanlar gelsin. Taif’de taşlanması, yaşadığı şehirden gitmek zorunda kalması, babasız doğması, annesini küçük yaşta kaybetmesi ve daha nicesi… Allah Resulü hiç vazgeçti mi? Vazgeçmeyi aklından geçirdi mi? Hep Allah (c.c) yolunda savaştı.
Tüm bunlardan varacağımız sonuç şu olmalıdır: Meleklerden bile üstün olan insan olma şerefine erişmek kolay değildir. Buna erişmek için önce iman etmeli, sonra da Peygamber’in istikametinden gitmeliyiz. Bu yolda bedel ödemekten korkmamalı ve ibadetimizi aksatmamalıyız. Unutulmamalı ki bu dünya geçicidir. Ödediğimiz bedellerin hepsi Cennet’i kazanmak içindir.
Yazımı Bediüzzaman Said Nursi’nin şu sözüyle bitirmek istiyorum:
“Zaman gösterdi ki cennet ucuz değil. Cehennem lüzumsuz değil!”
Yazar: Sena Nur Uslu