İlim, fayda veren seni kötü fillerden, hacetlerden muhafaza eden, anahtar, rehber, kılavuzdur diye bir çok isimle adlandırabiliriz. 

Çünkü;

Hayatımızı hak yolunu, hakikat azığı olarak görmemiz Müslüman’ın asıl prensibidir. 

Dünya’ya ilk gelişimiz hiçlikten varlığa, ruha verilen en değerli suretle süsleyen renk veren Allahu Teâla’dır.

İnsan kendini tanırsa Rabbini tanır. 

Kendimizi ne kadar tanıyoruz veyahut tanıdığımızı mı sanıyoruz? 

İnsan ilimdir. Her bir azası, hikmet deryasıdır.

İmam Gazâli hazretleri kimya-yı saâdet kitabında şöyle anlatmıştır: 

“Karaciğerin vazifesi  mideden kendisine gelen çeşitli gıdaları kan renginde bir hale getirmek ve yedi uzva yani bütün vücûda yarayacak şekle sokmasıdır. Kan ciğerde oluşunca üstünde sarı renkli bir köpük bulunur bir de tortu bırakır bu ise lenftir. Dalağın görevi bu lenfi kandan almaktır. Sarı renkli köpük safradır. Öd kesesinin görevi bu safrayı emmek, toplamaktır. Kan ciğerden çıkınca gayet ince ve suludur.  Böbreğin vazifesi kandan suyu almaktır. Ancak böylece, kan safrasın ve lenfsiz kendi renginde ve kıvamında damarlara ulaşır. Safra kesesinde bir arızâ olursa kana karışır. Sarılık hastalığı meydana gelir. Safra ile ilgili diğer hastalıklar da baş gösterir. Dalak iyi çalışmazsa lenf kana karışır. Lenfavi hastalıklar meydana gelir böbrekler çalışamazsa su kana karışır, istiska (deri altı su toplama ödem) hastalığı meydana gelir.” 

İmam-ı Gazali hazretlerinin de dediği gibi bunlar insanın dışındaki ve içindeki  her parçayı bir iş için yaratmıştır. Beden bunlarsız sağlam olmaz, alemde yaratılan her şeyin insanda bir nümûnesidir, muhtasarıdır. İnsan da her alem için nümûnesi vardır. Misal Kemikler dağ gibi, damarlar yağmur gibi , kıllar ise ağaçlara benzemektedir. 

Benzeyen ilim, benzeten ilim, bilen ilim, bilinmeyen ilim

Ayette dediği gibi:

“Ey insan! Rabbini tanımak için kendini tanı.”

Kendini bilen Rabbini bilir. İnsanın kendisi bir aynadır, ona bakan hakkı görür! Bir çok insanlar kendilerine bakar ve fakat hakkı göremezler o halde kendini bilmek Allah’ı bilmeye hangi yolla vesile olduğunu bilmek lazımdır. 

Anlayabileceğimiz ve kavrayabileceğimiz şekilde Kuran- Kerim de şöyle buyurur: “Elbette insana zamandan bir an gelir ki, hatırlatacak bir şey kalmaz. Muhakkak ki biz insanı bir nütfeden [meniden] yarattık ki onu imtihan ederiz böylece ona kulak ve göz verdik.”

Ayette bize insanın kendi aslından anlayabildiği, varlığından önce nütfe olmasıdır. Bu bir ilimdir. 

Bunu bilmemiz araştırmamız hadis, tefsir gibi kitaplarla bilgi edinmek anlamak bizim için cennet müjdesidir ki

Kim ilim tahsil etmek için bir yola girerse, Allah o kişiye cennetin yolunu kolaylaştırır. 

Ardına düştüğün her bir merak ilimdir. Kendini bilen rabbini bilir kendini bilmeyen rabbini nasıl bilir. 

İbadetlerimizin gevşekliği acaba kendimizi bilmeyip rabbimizi tanımadığımızdan mıdır? 

Yoksa biz taklidi imanla mı ilerliyoruz tahkiki imanla mı? İçlerini açarsak uzun olur. 

Şunu bilmek gerekir ilim cennetin müjdesi, cennetin anahtarı bu müjde ile anahtar ile cennete giderken kapıda kalmayalım içeriye girdiğimizde cennetliklere müjde olarak Allah’ın razı olduğu kul olarak aranıza geldim diyebilenlerden eylesin. 

Selametle…

Yazar: Esma Karaömeroğlu

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen İsminizi Girin