Yıldırım Bayezid Han ile Emir Timur’un arasında geçmiş olan mevzular hâlâ kesin bir sonuca varmamış, ucu açık bir şekilde tarih sahnesinin bir köşesinde durmaya devam ediyor.
Kesin kaynağı olmayan bütün tarihi olayları hiçbir zaman bilemeyeceğiz, sadece tahminlerimiz ve çıkarımlarımızla anlamaya, yorumlamaya çalışacağız. Ben de dilim döndüğünce, güvendiğim bazı tarihçilerin bu konudaki anlatımlarını sizlere aktarmaya çalışacağım.
Öncelikle bu iki önemli şahsiyeti tanıyalım. Yıldırım Bayezid (1.Bayezid), Sultan 1.Murad’ın oğlu ve Osmanlı Devleti’nin dördüncü hükümdarı. Osmanlı toprakları onun döneminde bir hayli genişlemiş, Anadolu’daki birçok beyliği kendisine bağlamış ve üç kez İstanbul’u kuşatmıştır. Sultan Bayezid ‘yıldırım’ lakabını, ordularını hızlı ve doğru bir şekilde komuta etmesi sebebiyle alıyor. Aynı zamanda kendisine Niğbolu savaşından sonra Abbasi halifesi tarafından Sultan-ı İklim-i Rum (Anadolu Sultanı) unvanı da veriliyor.
Emir Timur ise Timur İmparatorluğu’nun kurucusu, Çağatay ulusunu oluşturan Barlaslar’ın reisi Turagay (Moğol) ile Tekina Hatun’un (Türk) çocuğudur.
‘’ Biz ki Melik-i Turan, Emir-i Türkistan’ız, biz ki Türk oğlu Türk’üz; biz ki milletlerin en kadimi ve en ulusu Türk’ün başbuğuyuz!’’ sözlerini diyecek kadar kendisini Türk hisseden bir hükümdar. Sebebi Müslüman-Türk dünyası içerisinde yer alması, ehl-i sünnet olmasıdır.
Peki ne oldu da bu iki İslam komutanı birbirleriyle savaştı?
Olayları en başından alacak olursak iki sultanında aslında birbirleriyle bir sorunu yok. Bağdat hâkimi Ahmed Celayir Timur’un ülkesine saldırılarda bulunuyor. Timur da Bağdat üzerine yürüyünce Ahmed Celayir Yıldırım Bayezid’e sığınıyor. Timur’un düşmanlarından olan Karakoyunlu Kara Yusuf da Yıldırım Bayezid’a sığınıyor. Yani Timur’un iki can düşmanı Yıldırıma sığınıyor.
Yıldırım Bayezid Han, Anadolu beyliklerine son verdiğinde bu beylerde Emir Timur’a sığınıyor ve Emir Timur’u Yıldırım Bayezid Han’a karşı kışkırtıyorlar.
Emir Timur’a sığınan beyler, Yıldırım Bayezid’ın zalim, halkına zulmeden biri olduğunu bu zulmü bir tek Timur’un durdurabileceği gibi şeyler söylüyorlar.
Aynı şekilde Yıldırım Bayezid’e sığınmış olan Kara Yusuf da, Yıldırım’ı Timur’a karşı kışkırtmaktaydı. Emir Timur, Yıldırım Bayezid’a mektup yazarak Kara Yusuf’u istedi. Yıldırım ise ‘‘Bizim ülkemizde ocağımıza sığınanlar geri verilmez!’’ diyerek Timur’a sert bir mektup yazdı. Böylelikle aralarında mektuplaşmalar başlamış oldu.
Mektuplar gidip gelirken fitne boş durmayarak iki hükümdarı birbirine karşı kışkırtmaya devam etti ve en son iki devletin orduları Ankara Çubuk Ovasında, 1402 tarihinde karşı karşıya geldi.
(Mektuplar gidip gelirken aradaki Beylerin mektupları ele geçirip, ifadeleri değiştirdiği söylentisi de vardır.)
Timur, Yıldırım’ın yerini öğrendiğinde onun en hızlı yürüyüşle geldiğinde bile savaş muhitine en erken kendisinden bir gün sonra varacağını tahmin etmişti. Fakat Timur bölgeye vardığında Yıldırım’ın atlılarını tepelerde görmüş ve dehşet içinde kalmıştı.
Yıldırım’ın oğulları, komutanları Yıldırım’a saldıralım diye adeta yalvardılar fakat Yıldırım ‘meydan harbi isterim’ dedi. Bu husus Osmanlı’yı yenilgiye götüren dönüm noktalarından biridir. Yıldırım sahip olduğu devletin kudretine binaen kendisine aşırı bir güven duymaktaydı.
Eğer Yıldırım’ın ordusu Timur yerleşmeden saldırsaydı şuan çok daha farklı bir olay konuşuyor olabilirdik. Ama Yıldırım Bayezid Han kendisine aşırı bir güven duyduğu için bu şansını kullanamadı.
Ayrıca Osmanlı sultanının gücünü iyi bilen Emir Timur’un ordusu yüz altmış bindi ve otuz iki adet fil de vardı. Osmanlı ordusu ise yetmiş bindi.
Savaş Timur’un ordusunun saldırısıyla başladı. Savaşın başlarında Osmanlı ordusu öndeydi fakat savaş sırasında Germiyan, Saruhan, Menteşe, Aydın askerleri saf değiştirerek Timur’un yanına geçtiler.
Sonrasında Yıldırım’ın, ordunun arkasına koyduğu İlhanlıların artıkları olan Kara Tatarlarda ihanet ederek Osmanlı askerlerini vurmaya başladı. Osmanlı askerleri iki ateş arasında kalmış oldu.
Savaşın kaybedileceğini anlayan İsa ve Süleyman Çelebi (Yıldırım’ın oğulları) askerleriyle savaştan çekildiler. Çelebi Mehmed 12 yaşındaydı ve bu savaşta büyük kahramanlıklar gösterdi. Emrindeki askerlerle düşman hattına öyle bir saldırdı ki Timur’un sağ kolunu bozdu. Timur o kanada yeni birlikler sevk etmek zorunda kaldı. Çelebi Mehmed birkaç sonuç getirecek hamlede bulunduysa da Timur her defasında sonu gelmeyen askeriyle ciddi takviyelerde bulundu. Çelebi Mehmed’in komutanları baktılar durumlar kötüye gidiyor onu savaş meydanından alıp Amasya’ya götürdüler.
Savaşın sonlarında Yıldırım’ın etrafında Sırp kuvvetleri ile on iki bin kişilik yeniçeri birlikleri kaldı. Askerler akşama kadar hararetten bitap düştükleri halde yine de durmadılar. Yıldırım ağır bir harp baltası kullanmaktaydı ve ağır darbeler indirerek ilerliyordu. Germiyanoğlu, Yıldırım’ı çarpışırken gördü ve ifşa etti. Tatarlar etrafını sardılar ve Yıldırım Bayezid’i esir ettiler.
Yıldırım’ın kafese konulup gezdirilmesi olayı çoğu tarihçi tarafından yanlış olarak kabul edilir. Böyle bir durum olmuş olsaydı Timur’u yücelten, Osmanlı’yı aşağılayan, Timurların resmi tarihçisi Şerefeddin Ali Yezdî bunu mutlaka kullanmış olurdu. Yani kısaca Yıldırım Bayezid’in kafese konulması olayı efsanedir.
Bu kafes hikayesi ise şuradan gelmektedir: Osmanlı Sultanı askerlerin bakışları altında seyahat etmek istemediğinden taht-ı revana binmeyi uygun görmüştü. Padişahın içinde seyahat etmek istediği bu kapalı hücreden bazı kaynaklarda kafes olarak bahsedilmiştir. Padişahların Fatih döneminden itibaren Divan-ı Hümayun toplantılarını izledikleri bölümün de kafes diye tabir olunması bu anlayışı yansıtır.
Bahsedilen kafesin, taht-ı revan olduğunu anlamak istemeyen romancılar ile Osmanlı padişahını küçük düşürmek, halkın gözünde bayağı durumlara düşmüş göstermek isteyen Türk düşmanı Batılı yazarlar demir kafes hikayesini uydurmuştur.
Emir Timur, esir aldığı Yıldırım Bayezid’ı bir Osmanlı padişahına yaraşır şekilde muamele etti. Fakat bu esareti çekemeyen Yıldırım Bayezid Han kederinden ve beraberinde getirdiği nefes darlığı gibi hastalıklardan 44 yaşında (1403) vefat etti.
Yıldırım Bayezid Han vefat etmeden önce Emir Timur’a ‘’Ey Emir! Ocağımı söndürmeyesin. Bugün bana ise yarın sanadır. Tatarı bu vilayete komayıp götüresin! İslam’ın sığınma yeri ve metin sedleri olan kaleleri yıkmayasın. Vilayet-i Rum’u (Anadolu’yu) harap etmeyesin.’’ Bu isteklerde bulunmuştur.
Timur, Bayezid Han’ın vefatından sonra Anadolu’da fazla kalmamış, Kara Tatarı da Bayezid Han’a verdiği söz üzere Anadolu’dan götürmüştür.
İşte iki Müslüman devlet bu sebeplerle savaşa girmiş ve böyle olaylar vuku bulmuştur. Dönemin âlimleri, bu savaşın olmasını hiç istememiş lâkin hükümdarlarına sözlerini geçirememişler.
Ne olursa olsun bu iki Hakan İslam’a, millete hizmet etmiş, büyük ve kalıcı işler yapmışlardır.
Rabbim ikisine de rahmet eylesin.
Not: Yazımda Ahmet Şimşirgil hocanın Osmanlı Gerçekleri adlı kitabından yararlandım.
Yazar : Ebrar İnce
Yazarımızın Diğer Yazıları : Osmanlı’da Harem Sistemi /
” Osmanlı’da Şehzade Katli Meselesi “
Sitemizin Sağ Alt Köşesinde Yer Alan Bildirim Tuşuna Basarak Yazılarımızı İlk Siz Görebilirsiniz !!!!
Hakikati izhar eden, hak kelam konuşup batılı ayırt eden, İslamiyet’in yeni değil yeniden emrini kalemden fışkıran mürekkep ile duyuran muazzam bir yazı.