DUYGULARIMIZIN ANATOMİSİ

0

Öncelikle yazının başlığını çok fazla düşünmediğimi belirtmeliyim. Çünkü son zamanlarda , düşündüğüm en önemli hususun duygularım olduğu kanısına vardım. İstemeden duygularımın anatomisini çıkartmışım bile. Bir de okuyuculara küçük bir tavsiye, bu yazıyı yalnız hissettiğiniz bir günde okuyunuz .

Zaman içinde kalabalıklaşan, kalabalık içinde zamansızlaşan duygularımız vardır bazen. Dışımıza körelttiğimiz lakin içimizde keskinleşen duygular…

Sıradan bir başkaldırıdır hayallerimiz. Zamansız bir yoldalar, amansız bir vakitte. Sonra, yollar uzar ellerimizde , karışır nemli toprağa ve unuturuz. Bir şeyler düşünmüştük elbet. Yanlışlarımız , hiçlik sayfalarında. Çünkü doğruyu silen silgi gözlerimiz. Ne çıkar ?  Zaten kaybediyoruz benliğimizi günbegün…

Delirmekte olan duygularımıza , yaklaşmakta olan bir çaresizlik var üzerimizde. Ve kopuz eşliğinde daralmakta duygularımızın ezgileri ki nefes alması bile zorken.

Dinliyoruz duygularımızı fakat bastırıyor bir şeyler. Belki bir kuş , belki bir bebeğin gözyaşları , belki de evine hızlıca ulaşmak isteyen bir babanın etrafa saçtığı korna sesleri… Ama en olağan cevap içimizdeki depremler sırasında kopan feryatlar olurdu. İçimizin sesini yine kendimiz bastırıyoruz en olmadık zamanlarda . Hangi evin çatısı koruyacak şimdi duygularımızı, biz yıkarken bir bir…

Çizdim. Evet çizdim duygularımızın anatomisini dar duvarlar arasında. Lakin yarım yamalak. Her şeyim yarım yamalaktır zaten benim. Gitmelerim sonra gelmelerim , en çok da vedalarım. Tam olamayışımın eksikliği işlenmiş içime, bir annenin el emeği gibi…

Bakın ne diyorum ben; kulak vermeyin söylediklerime , duygularınızla sarılın sımsıkı . Tıp kitaplarında yazmaz belki ama vücudumuzun en önemli unsuru, duygularımızdır. Zihnimizdeki bilmeceye , yüzümüzdeki gülümsemeye , kalbimizdeki sızıya hatta bazen elimize ayağımıza dolanırlar , tamamlanmayı bekleyen bir şiir gibi. Yükü ağırdır ama soyuttur işte. Soyut şeyleri sevmeyi beceremeyiz biz. İllaki elle tutulur bir yanı olacak. Fakat bizim duygularımız elle tutulmaz ; ürkek bir kuş gibidir. Kaçar durur bilinmezliklere…

Yalnızlığımızda buluşalım bir akşamüstü. Çaylar da benden ama çayın açık sohbetin koyu olması kaydıyla. Yeni baştan inşa edelim duygularımızı. Edelim ki , anlayabilelim bu defa , sayısız kere yitip giden  anılarımızın nerede kaybolduğunu. Anlamasak da olur. Çay zaten güzel…


Yazar : Hilal iktimur ( Asmé )

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen İsminizi Girin