Belki de eskiden beri var olan ama halimizden bihaber, gafletten izhar olmamış, görmediğimiz bir hal ile karşı karşıyayız bu aralar.
MÜSLÜMANLARDAKİ KENDİ İLE BİZZAT ALAKADAR OLAN MESELELERE KARŞI KAYITSIZLIK.
Bunu fark etmek için başımıza büyük bir musibet in gelmesi lazımmış demek ki. Öyle anlıyorum çoğu cihetlerle bu hali.
Kayıtsız halde olduğumuzu bilmemek şuan ki musibetten daha büyük bir musibettir yazık ki.
-“Müslüman bir ülke de çocuklar ölüyor. “deniliyor
-” Aynı milliyetten değiliz ki. ” diyor birisi.
-” Bu aldığınız mallar ile bir ülke yok ediliyor. ” deniliyor.
-” Zaten her şey onların elinde, bunu kullanmazsak ne kullanacağız. ” diyor diğeri.
-” Yok edilmeye çalışılan ülke Müslümanların yurdudur.”
-” Benim yurdum olmasında. ” diyor insafsız bir ses.
Kayıtsız kalmak, umursamamak, ben merkezinde kendi dünyasını döndürmeye çalışma hali… Bunun gibi çoğu yeni ve dehşetli hasleti oluşmuş ve bu sahip oldukları ile terakkiyi kendine layık görenlerin çoğu ile dolmuş Müslüman toplum.
Hal böyle vahim ve acınası iken Cihat mesleğinin hak olduğunu ve şu musibet halinde artık elzem olduğunu uyanık olan ve gafletten ruhunu beri tutmuş bir kaç mübarek bütün uyuyanlara ilan etmeye çalışıyorlar.
Uyku ile uyanıklık arası, yakaza aleminde uyanıklara hak verip tekrar derin uykuya dalanların sayısı, ” Cihat edelim” ile uyananların sayısından gereğinden çokça fazla olması kâinatı derin bir hüzne boğuyor.
En üzücü hallerden birisi de bizler Cihat ruhunu hiç kaybetmedik, lakin o ruh cesetlerimize hapsolmuş. Ülke sınırları, ırk ayrımı, dava şuursuzluğu, hakiki milliyetçilik olan Müslüman olmak düşüncesindeki eksiklik, cesaretin uyuması gibi faktörler ile bu ceset üst üste kalın libaslar giyinmiş, öyle ki ruh nefes alamayacak hale gelmiştir ne yazık ki.
Yazar: Nurten Öztürk