Rablerine karşı gelmekten sakınanlar da grup grup cennete sevk edilirler. Cennete vardıklarında oranın kapıları açılır ve cennet bekçileri onlara şöyle der: “Size selâm olsun! Tertemiz oldunuz. Haydi ebedî kalmak üzere buraya girin.’’ [1]
Pek kıymetli ve aziz kardeşlerim! Biliyorum birçok defadır bu konuya değiniyorum. Sizde hak verirsiniz ki bunlara ihtiyacımız vardır.
Toplum ve dünya olarak kıtlıkla, savaşla, evimizle, geçim kaygısıyla, evlatlarımızla, derslerimizle, anne-babamızla artık sizin imtihanınız ne ise siz onu söyleyiverin bunların arasına, bunların hepsi bir meşguliyettir.
Hangi meşguliyet dünyaya geliş amacının önüne geçebilir?
Bu dünya bir eğlence olsun diye yaratılmadı hakeza bizlerde oyun için bu dünyaya gönderilmedik.
Kim iman dairesi içerisinde yerini alırsa dinin şarisi olanlara uyması elzemdir!
Muhterem Müminler O’nun mülkünde, O’nun bize emanet ettiği yaşam nimetiyle, O’na olan şükür görevimizi, namaz kılarak, oruç tutarak veya zina yapmayarak yerine getirebileceğimizi mi zannediyoruz? Şayet böyle düşünüyorsak hüsrandayız!
Müslüman yaşamının her saati her dakikası her saniyesi O’nun rızasını kazanmak için bir fırsat olduğunu bilir ve ona göre yaşar.
Allah’ın (c.c.) rızası cihad etmekten geçer değerli kardeşim. Cihad dediğimiz kavram sadece eline gerekli askeri teçhizatı alıp sınırına gidip gelen düşmanı dinin, vatanın, milletin için öldürmen değildir!
Ey değerli din kardeşim! Senin cihadın öyle kapsamlıdır ki cehaletle, nefsinle ve şeytanla da savaşır!
Yaptığın her işte Enaniyet duygusunu bırakman Ucb dediğimiz insanın amelini beğenmesi ve ona yetecek olması zannına kapılmaman senin rıza-ı ilahiyye yolunda adım atmanı sağlar.
Derdini İslam derdi yapıp o derdiyle yanmaktır rıza-ı ilahiyye.
Şüphesiz Allah kendi rızasını istiyenlere yardımcıdır!
İster bir makam sahibi olun isterseniz bir esnaf isterseniz bir işçi hiç farketmez! Dava şuuruyla İslam davasına hizmet etmek gerekir!
Ölmeyiniz değerli kardeşlerim! Hemde öyle bir ölünüz ki hiç ölmeyenlerden olunuz! Fizik ötesi kainatlara ruhunuzla dokununuz!
Karnımızı Dünya’nın renk renk, tat tat nimetleriyle doldururken ruhumuz onun sevgisine, bizzat Ona aç! Hangi aşevi hangi anne eli doyurabilir bu açlığımızı?
Emin olun kardeşlerim! Bu öyle bir yemektir ki O’nun lezzeti olduğundan dolayı bir daha açlık hissettirmez!
’’Binasını takva üzere, Allah rızası için kuran kimse mi, yoksa binasını uçurumun kenarına kurup da onunla birlikte Cehennem ateşinin içine yuvarlanan kimse mi daha hayırlıdır?…’’ [2]
Yoksa kendine dahi faydası olmayan, hastalandığında vücuduna şifa veremeyen, her şeye aciz olan şu beden elbisesinin yaptığı bir amel mi ona fayda sağlar? Yoksa okyanuslar gibi rahmet deryalarına sahip olan, bizlere bu beden elbisesini biçen, vücudumuzu bir fabrika gibi çalıştıran, yeni hücreler tayin ederek bizleri hasta eden yahut hücreleri emekliye ayırarak vücudumuzda unutkanlık vb. etkileri gösteren, her bir bakışımızda ilmi güneş gibi parlayan Mevlamız’ın bir affettim kelamı mı?
Allah Teala esmasını yarattığını biz kullarına da tecelli ettirip göstermek ister. Lakin biz bu tecelliye bir avuç günahımızı perde kılıyoruz!
Öyle zarif, öyle latif bir dine sahibiz ki! Rahman ve Rahim isimleriyle kendisine bu şekilde geleni merhamet pınarlarıyla hem içini hem dışını küfür kurtlarından temizleyen bir yaratıcımız var ki!
Hayatın meşgalesi bizi bizden alırken o bizim ona bir adım atmamızı bekliyor.
’’İnsan Rabbine karşı pek nankördür. Şüphesiz buna kendisi de şahittir ve o, mal sevgisine de aşırı derecede düşkündür.’’[3]
Halet-i ruhiyyesi bu hal ile hemhal olan kişi hiç bir masum cana kıyar mı? Hangi vakti sevgilisiz geçer?
Şu eczahane-i kübra-yı a’lem (büyük bir eczane olan kainat) içerisinde bir toz zerresi hükmünde olan dünya, bir aspirin hükmünde bile değildir!
Tasavvufta ilk defâ sufî nâmıyla anılan meşhûr velî Ebû Hâşim Sufî hazretleri buyurdular ki: “Allahü teâlâ, kullarının sâdece kendi rızâsını isteyip, onunla hoşnûd olmaları, dünyâdan yüz çevirmeleri için, dünyâyı keder ve üzüntü yeri yaptı.”
Ayine-i rahmet-i alem (ilahi rahmeti yansıtan ayna) bizleriz!
Vesselam…
[1] Zümer,73 [2] Tevbe, 109 [3] Adiyat, 6-8
Yazar : Enes Dirhemsiz
Allah razı olsun Kıymetli Kardeşim.. Cenabı Hakk ufkunu açık eylesin
Eline sağlık abi harika olmuş.
Yüreğinize sağlık hocam çok güzel yazmışsınız. Allah bizi inşallah daimi kullarından eder