İfade edemediklerimiz mi yük omzumuzda yoksa ifade edemeyecek düşünceler taşımamız mı?
İfade dahi edilemeyecek fikirler, anlatılamayacak hisler mi yoksa çözemediğimiz düğümler mi kelepçeliyor bizi?
Özgürüz diyoruz. Ellerimizde, ayağımızda, en kilitlisiyse içimizde olan prangalarla. Özgürüz biz. Atalardan kalma bir özgürlük mü, yoksa onları tükettik de bizim ürettiğimiz bir kuruntu mu bu?
İncinmişsin diyoruz. İncindim diyoruz.
İyi misin diye soruyor, nasıl oluyor bilmiyorum hep ‘iyiyim’ diyoruz.
Ya biz bu dünyada hep iyi olan insanlarız ya da bir tutam yalancıyız. “Tutamlar boğazında kalır kalbim, kendine gel!” diyemeyen birkaç ürkeğiz. Kim korkuttu bizi bu kadar kapı arkadaşından, ne ara kapının arkasına geçmiştin ey ayna?
‘Dikkat et bu aralar prangaların artmış’ diyemiyoruz.
Pencereyi açık tutma üşürsün diyoruz,
‘aman sıkı düşün, üşütme’ diyemiyoruz.
Ya dili, ya alışkanlıkları mı değiştirmeliyiz şimdi? Nerden başlamalı, önce hangi düşünürü anlamalıyız ki?
Düşünür, sadece düşünür müydü?
Yoksa yaşar, yaşayınca bizatihi düşünür müydü?
Kısır döngüler arasında mı bulmaya çalışıyoruz adresi, veyahutta adres belli biz mi dönüyoruz sürekli?
Bir tutam düşüncesizlik zinciriyle kelepçelenmiş birkaç mahkûmuz oysa.
‘dikkat et tutamlar tutar vicdanından’ diyememenin bedelini ödeyen esirleriz biz. Özgürüz biz. Özgürlüğünün olmamasını kabullenen ve bununla benliğini dahi kaplayan birer mahkûm, hürüz biz.
Dürtüler bırakmıyor ki peşimizi gidelim.
Şeytan serbest bırakmıyor ki iyilik edelim.
Zincirler bu kadar sıkmış ve sıkarken boğazımızı, bırakmıyorlar ki yaşayalım öyle değil mi?
Hayır. Biz sadece özgürüz naraları atmayı seven, bununla da yetinmeyip prangalar eskitmeyi meslek edinenleriz. Doktorasını bile yapan, olayın tezini belki de bin kere yazanlarız. Esirliğin diplomasına kat dikmişken, hürriyetin lisansını istiyoruz.
Oysaki kendine mağlup, dünyaya meyilli, çoğu şeyde suçlu, yenilgiler bilginiyiz.
Eğer ki kalkıp bir şey yapmazsak, korkarım ki ki müebbet yiyeceğiz. Bir ses geliyor sanki içinden bir yerden, iyi dinle;
“Ziyaretçin var!”
Kalk gör. Git konuş. Ne yapman gerekiyorsa atağa geç ve yap. Hücre hücre dolaşıp misafir olmaktansa, kalbine kulluğun ev sahipliğini öğretmen lazım.
Nice mağlubiyetten ve bu adına özgürlük dedikleri esirlikten bıkkınsın. Böyle devam edegeldikçe ‘olmadığının’ da farkındasın. Ne diyelim,
Allah kurtarsın.
Yazar : Fatma Kara