Her vazgeçiş kaybediş değildir aslında.
Her pes etmemenin kazanmak olmadığı gibi. Bazen vazgeçmen gerekir kazanmak için; bazense pes etmeyip direnmen. İşte bu ikilinin arasında mekik dokuyoruz bizler. Hangimizin daha ilerde olduğu, hangimizin kazandığı ya da kimimizin mağlup oluşu göründüğü gibi mi bilemiyoruz. İşin perde arkasını bilmeyince gereksiz buhranlara dalabiliyor ya da lüzumsuz sevinçlere müptela olabiliyoruz. Oysaki sadece bir kelime; bilmiyoruz.
Vazgeçtiği için beceriksiz sayılan, asla vazgeçmediği için gereksiz sayılan fikirler var beynimizde. Bize sesleniyorlar. Kimisi doğru kimisi yanlış ama bir bildiri geliyor kalbimize. Bir ses geliyor diğerlerinin duymadığı. O ses:
-Harekete geç!
Evet, o ses bu. Harekete geçmememiz gerektiğini haber veriyor ayaklarımıza, ellerimize, en çoksa yüzümüze. Ya ağlayalım ya gülelim ama bedeli elbet olacak diyor. Madem illaki bir bedel ödeyeceğiz. Bıraksınlar da neyin bedelini ödeyeceğimizi seçelim.
Hadi bedel seçelim! Bu fikir, ef-sa-ne! Bedel ödediğin şey kadar değerli olacağını ve buna karşılık ağlayışın ya da yüzündeki o samimi gülümsemenin anlamlı olacağını lütfen unutmadan hareket et. Bu konuda yürüdüğümüz yola şüphesiz ışık tutacak olan kandillerden biri de İhsan Şenocak Hocamızın “Allah’ın(cc) ayetlerini okumaktan daha onurlu bir vazife ve bu yolda bedel ödemekten daha büyük bir şeref tanımıyorum” cümlesidir. Hey hey, bir saniye! Şu cümleyi bir koklayın. Hadi ama itiraf edelim; şeref kokuyor..
Şeref kokan cümlelere ve hayatlara hasret kaldığımız bu devirde elimizden tutacak olan, düştüğümüzde kaldıracak ve eğer yaralanırsak merhem olacak olan şey imanımızdır. Bu imana sımsıkı sarılmalıyız ve onu kuvvetlendirmekse her birimizin boynunun borcu. Vazgeçtiğimiz ya da hemen terk ettiğimiz şey iman nimetinin belirleyecek olduğu bir durum. Mesela namaz kılmaktan asla vazgeçmemeliyiz, ömrümüzün sonuna kadar. Ama bir günah işlediysek anında terkine başvurmalı ve hemen tövbe etmeliyiz. Tesettürden, hakkı konuşmaktan, helallerden, sadaka olan gülümsemeden, hüsn-ü zanlardan ve dinimizin yıldız misali parlayan amellerinden asla vazgeçmemeliyiz. Hayasızlıktan, boş konuşmalardan, haramlardan, zalimlikten, su-i zanlardan ve bataklığa götüren emelleriyse terk etmeli onlardan vazgeçmeliyiz. Çünkü yaptıklarımız bizi belirler. Nasıl bir şahsiyete sahip olduğumuzu davranışlarımız ortaya serer.
Nasıl ki insanın hangi kitapları okumaktan zevk aldığı, kimlerle dostluk kurduğu, nelere ilgisinin oluşu, duruşu, üslubu, kimliğini belirleyen olgularsa vazgeçişleri ya da asla yolundan dönmediği o hayalleri de onun kimliğini belirler. Altına imzayı nüfus müdürlüğü değil, yaptıklarının tek tek kaydedilmiş olduğu amel defteri atar. O halde, o imzanın şeref kokmasını istiyorsak kanunları belirleyen mecra olan Rabbimizin hoş gördüklerini yapmakta birbirimizle yarışırken; O’nun cc hoşuna gitmeyen emellerdense kaçmalıyız. Eğer ki kötülüklere doğru yürüyen birini görürsek de elinden tutmalıyız.
Kimi kararlılıklarınızın alanınızdan öptüğü, kimi vazgeçişleriniz onları bırakıp gitmenizden dolayı bahtiyar olduğu nice hayırlı tercihler diliyorum sizlere. Bahtiyar vazgeçişleriniz, sizi bekliyor onları terk etmeniz için:)
Kararlı olmanız gereken karakterli duruşlarda sizi bekliyor. Sımsıkı sarılmanız ve asla bırakmamanız için. Hayırlı yolculuklar tercih kendisine ve bedeli ödeyecek olanda kendisi olan sevgili okuyucum.
İman etmekten asla vazgeçmemeniz gereken Allah’a emanet olun.
Yazar : Fatmavera Kara