Bir sistem, bir yapı var ki milyonlara kendini izlettiriyor. Öyle bir yapı ki içine dünyalar sığıyor. Peki bu yapı nedir? Bu yapıda ne var ki insanlar saatlerce odaklanıyor?
Televizyon
Televizyon hayatlarımıza girdiğinden beri insanlar günün belli bir kısmını ona ayırıyor. Bazıları sadece akşamlarını bazıları tüm gününü ayırıyor. Yüzeysel yaklaştığımızda yararlı bilgileri öğretmekte televizyon, insanlık için büyük bir nimet olarak gözükmektedir. Mesela bir belgesel veya önemli konular ve bilgiler barındıran bir flim. İnsanlara bazı şeyleri öğretme konusunda oldukça yeterli. Ama işe yüzeysel değil de detaylı baktığımızda insanların kısıtlı olan vakitlerini çöpe attığını görmekteyiz. Reytinglerde üst sıralarda yer alan programlar neden çöpe atıldığını gösteriyor bize. Sadece vaktimizi değil aile yapımızı ve geleneklerimizi de bazen çöpe atıyoruz. (daha doğrusu attırılıyoruz.) Programlara detaylı baktığımızda bu vahim durum karşımıza çıkmakta. Sapkın işlerin aşk adı altında gösterilmesi, kadına şiddet, sokaklarda mafyacılık ve benzerleri. Bunlar hep gördüğümüz ve zamanla da alışık olmaya gelen şeyler. Bu gibi kötü durumların milyonların evinde izlenmesi, nesillerimizi tehlikeye atmaktadır. Çocuklarımızın kolayca erişebildiği bu mecrada yapılan en küçük bir hata dahi onun gelecekte yapacaklarını oluştururken; televizyonda ki programlar bir hata olmaktan çıkmış içi mayın dolu evimizi, ailemizi patlatmayı amaçlayan bir kutu haline gelmiştir. Sadece çocuklarımızın değil bizimde izlememiz bilinçaltımıza bir saldırıdır. Bu sebepten ötürü 21.yüzyılda televizyon, insanları bir araya getiren, güzel bilgiler verip bizleri geliştiren alet olmaktan çıkmış, insanları kendine köle yapan suç aleti konumuna gelmiştir.
Televizyon içindeki yanlış işlerden ötürü izlenmemesi, eve dahi sokulmaması gereken bir alet olduğunu anlattık. Fakat asıl anlatmam gereken şey bunların izlenmemesi ile birlikte kendimize zaman ayırmamız. Çağımızdaki teknolojik gelişmelerin, getirdiği kolaylıklarla insana daha fazla zaman kazandırdığı düşünülmektedir. Oysaki sanılanın aksine teknolojinin sunduğu imkânlar, insanın önünde sınırsız bir ilgi ve meşguliyet sahası açtığından bu alanlara bilinçsiz yönelişler çoğunlukla zamanın boş ve yararsız şeylerle zayi edilmesiyle sonuçlanmaktadır. Boş yere geçen her anın, pek çok fırsatları beraberinde götürdüğü bir gerçektir. Bu bakımdan tek bir saniyesi dahi altından daha kıymetli olan zamanın, güzel ve yararlı işler ile geçmesi gerekir. Unutulmamalıdır ki hayata atılan bir kimsenin başarılı olmasında onun “zaman” anlayışının büyük önemi vardır. Bu anlayışı hem kendimize hem de çevremize benimsetmemiz elzemdir. Özellikle çocuklarımızı mümkün oldukça zamanını iyi değerlendiren, boş şeylerden uzak duran bir birey olması için gayret gösterelim. Sözlerimi anlattıklarımızı fiiliyata dönüştürecek şu örnek ile bitiriyorum.
“Televizyonu aç > kanalları gez > yeni gelin > İstanbullu gelin > gelinim mutfakta > düğünümüz var > misafirim var > televizyonu kapat.
Bir kitap alın, yediye bölün. Her akşam dizi seyretmek yerine bir bölümünü okuyun. Haftada bir, yılda elli iki kitap. Değişim böyle başlar.”
Genel Yayın Yönetmeni – Yazar : Emir Sivri
Sitemizin Sağ Alt Köşesinde Yer Alan Bildirim Tuşuna Basarak Haberlerimizi ve Yayınlanacak Yazılarımızı İlk Siz Duyun !!!!