Ali, yatağında uyumaya çalışıyordu. Bir o tarafa, bir bu tarafa dönüp duruyordu ama bir türlü uyumayı başaramıyordu. İçinde tuhaf bir heyecan vardı. Bu heyecanını ilk defa oruç tutacak olmasına borçluydu. Oruç onun için çok özel bir ibadetti. Neden biliyor musunuz? Oruç insanları bir araya toplayan, fakirlerin anlaşılmasını sağlayan, yemeğin, suyun değerini bildiren bir ibadetti. İnsanlar oruç sayesinde bir sofrada birleşirdi. Toplu dualar edilirdi. Bundan âlâ ibadet olur muydu?
Ali, Ramazan ayını uzun zamandan beri bekliyordu. Sürekli sahur anını hayal ediyordu. Annesine de sürekli, “Beni lütfen uyandır anne. Uyanamazsam yüzüme su dök ama bir şekilde kaldır beni.” Diyordu.
Ali, yavaşça yatağından doğruldu. Gözlerini kısarak saate baktı. Daha sahura çok vardı. “Acaba hiç uyumasam mı?” Diye sordu kendi kendine. “Böylece uyanamama gibi bir problemim olmaz. Zaten istesem de uyuyamıyorum.” Bunları düşündükten sonra yavaşça lambasını yaktı. Kütüphaneden kitabını alıp okumaya başladı. Daha ilk sayfayı bitiremeden uykuya daldı.
Annesi sahura kalktığı sırada oğlunun odasının ışığının açık olduğunu fark etti. Hemen odaya girdi. Kitapla beraber uyuduğunu görünce hafif gülümsedi. Kitabı çocuğun üzerinden aldı ve Ali’nin üzerini örttü. Lambayı kapatıp odadan çıktı. Ayşe, mutfağa gitti. Ali, ilk defa oruç tutacağı için onun sevdiği bir şeyler hazırlamak istiyordu. Bu yüzden tost yapmaya karar verdi. Güzelce işe koyuldu. Tostları bitirdikten sonra sofrayı kurmaya başladı. O sırada eşi Furkan uyanıp mutfağa geldi:
-Hayırlı sahurlar hayatım. Kolay gelsin.
-Hayırlı sahurlar. Sağ olasın canım.
-Yardım edecek bir şey var mı?
-Allah razı olsun. Her şeyi hallettim.
-Her şey hazırsa gidip çocukları uyandırayım.
-Olur.
Ayşe, sofrayı kurarken Furkan da çocuklarını uyandırmaya gitti. Önce kızlarının odasına gidip güzelce kızlarını uyandırdı. Sonra da oğlunu uyandırmak için Ali’nin odasına gitti. “Ali, oğlum haydi sahur vakti. Kalk.” Furkan bunu iki kere tekrarlasa da Ali de çıt yoktu. Sanki derin bir uykuda gibiydi. Furkan, oğlunun örtüsünü üzerinden kaldırdı ki daha rahat uyanabilsin. Sonra da sözlerini tekrarladı. Sonunda uyandı. Hafifçe gözlerini açtı. “Oldu mu? Sonunda sahur vakti mi?” Diye sordu heyecanla. “Evet. Sahur vakti.” Dedi babası gülerek. Ali, heyecanla yataktan kalktı. Koşarak elini yüzünü yıkayıp mutfağa gitti. “Yaşasın! Sonunda ben de oruç tutacağım.” Diyerek oturdu sofraya. Herkes gülmeye başladı. Ardından Furkan, “Bu Ramazan hepimize hayır getirsin. Rabbim bütün ibadetlerimizi kabul etsin.” Diye dua etti. Anne ve çocukları da hep bir ağızdan, “amin,” diyerek yemeğe başladılar.
Yemeğin ardından sabah namazlarını kılıp uyudular.
Ertesi sabah Ali her zamanki gibi erkenden kalktı. Babası işe gitmişti. Annesi ve ablaları da temizlik yapmakla meşguldü. Ali, arkadaşlarıyla dışarı çıkmaya karar verip parka gitti. Arkadaşlarıyla beraber güzelce oyun oynadılar. Başta her şey güzel gidiyordu. Sonradan oruç olmayan arkadaşları kendi aralarında para harcamaya karar verdiler. Ali yalnız kaldığı için üzülmüştü. Hemen eve gitti. Ali’nin üzgün olduğunu gören Ayşe Hemen sordu:
-Neyin var oğlum?
-Anne, arkadaşlarım beni sattılar. Oyun oynamayı bırakıp para harcamaya gittiler. Kendimi çok yalnız hissettim.
-Üzülme oğlum. Sen yalnız değilsin. Allah yanında.
Ayşe’nin verdiği bu cevap oğlunun çok hoşuna gitmişti. Ali’nin hemen yüzünde bir gülümseme belirdi. “Teşekkür ederim anneciğim,” deyip ona sarıldı. Sonra da odasına gidip kitabını okudu.
Birkaç saat sonra mutfağa gidip annesiyle beraber iftar için hazırlık yapmaya başladı. Annesiyle beraber harika yemekler hazırladılar ve yaparken çok eğlendiler.
Akşam ezanına yakın babaanne ve dedesi eve geldi. Ali’nin ilk orucu onları da çok heyecanlandırmıştı.
Ali, ezana yakın balkona çıkıp orada beklemeye başladı. Dakika sayıyordu. Ezan okunduktan sonra, “iftar vakti!” Diye bağırarak annesinin yanına gitti. Hep beraber güzelce oruçlarını açtılar. Ali, kendiyle gurur duymuştu.
Yazar: Sena Nur Uslu