“Oysa Kudüs’ü fethe gidecektik. “
Şahlanmış atlarımız zamanı aşıp geldiler,
Yiğitler semayı bellerine kuşanmış çıkageldiler,
Ebabiller unutulmuş asrın pençesinden kurtulup süzüldüler,
Geldiler.
Bu çağa bağlanmış kalbimin kapısında durdular :
“Oysa Kudüs’ü fethe gidecektik. “
Aldanmış yetimlerin hatipliğini üstlenmiş benliğim,
Zaman zamanın içinde kayboluyor,
Kudüs’ü fethedecek cesaretimin celladıyım.
Dışarıda, kalabalıkta, taş betonlar arasında,
Riya bulaşmış samimiyetlerde öldürdüm ruhumu,
Kalmış olsaydı bende cesaret temsilcisi hayalim,
O zaman…
“Oysa Kudüs’ü fethe gidecektik. “
Yarı yolda bıraktım kendimi,
Kendimin günahına girdim.
Mizanda tartılmaz cürmüm,
Sorguya dahi yüz bırakmadım.
Yüzüm sürünerek vardım huzuruna şühedanın.
Kudüs sırtımın kamburu,
Doğrulmaz belim doğrularımdan,
Hakikat adına ne varsa kulak ardı ettim.
Zaman asırları helak ederek bana ulaştı,
Yiğitler, atlar, Ebabiller,
Kalbimin kapısında durdular :
“Oysa Kudüs’ü fethe gidecektik. “
Nidası ile beni vurdular.
Yazar : Nurten Öztürk