”Bir taş at
Bir taş daha at
Bir şiir ateşle
Bir yumruk yükselt
Bir çocuk yetiştir
Duvara bir slogan yaz
Bir hayal kur
Tarihine sahip çık
Sokaklara sahip çık
Bir slogan at
Bir tohum ek
Bir ateş yak
Bir cam kır
Terle…
Bir yara sar!”
-Malcolm X
1 Ekim 1949 yılında yeraltı zenginliği, stratejik konumu ve çeşitli nedenlerle işgal edilen
Doğu Türkistan, yıllardır süren çeşitli işkenceler ve asimile çalışmalarına karşı direniyor.
73 yıldır devam eden bu işgal düzeninde Çin, ateist bir nesil yetiştirmek için her türlü argümanı kullanıyor. Örneğin öğrencileri okulda her sabah Komünist Çin Marşıyla güne başlatıyor, Ramazan-ı Şerif’te özellikle sabahları büyük sofralar kurulan, ziyafetler verilen bu okullarda oruç tutan çocuklar, vicdandan yoksun öğretmenler tarafından tespit edilip ardından aileleri tespit edilerek ekonomik, sosyal, psikolojik hatta fiziksel işkencelere maruz bırakılıyor.
“Kardeş Aile Projesi” adı altında her Uygur Türk’ünün evine bir Çinli erkek yerleştirilip Müslüman Türklerin her adımları, sofraya konulan yemekte domuz eti olup olmamasından ibadetlerine kadar takip ediliyor. Müslümanlar kendi evlerinde bile esir hayatı yaşıyor. Ciddi bir “İslam Düşmanlığı’’ ve asimilasyon çalışması yapılıyor.
”Ben Müslümanım” diyebilme onur ve huzurundan mahrum bırakılan bu kardeşlerimiz gözleriyle namaz kıldıklarında dahi işkenceye maruz kalıyor. Sözde eğitim merkezleri, meslek edindirme eğitim kampları adı altında toplama kamplarına götürülüyorlar.
Bu bana Kürşad ve 40 kişilik ordusunu anımsatıyor. Çin esaretine dayanamayan Kürşad’ın isyanı karşısında tir tir titreyen İmparator TAI Tsung gibi, bir buçuk milyar nüfusa sahip Çin devleti, kırk milyon Türk’ten korkuyor.
Dillerinin otuz yılda üç kere değiştirilmesine rağmen Yahya Kemal Beyatlı’nın “Türkçe ağzımda annemin ak sütü gibidir” sözlerindeki dil bilincini ısrarla muhafaza ediyor, Çinlinin haksız ve acımasız işgalini kabul etmiyor, Müslüman ve Türk kimliklerinden vazgeçmiyorlar.
Onlardan gördüğümüz bu haklı direnişe destek olmalı, bu asil direnişten ders almalı, kardeşlerimize yapılan bu zulüm bize dert olmalıdır. Ardından ise tüm Müslüman kardeşlerimizin ve özellikle Doğu Türkistan da zulüm gören kardeşlerimizin “Türkiye, İslam Âleminin ağabeyidir.” şeklindeki inanç ve güvenlerine yakışacak bir gayret ve samimiyet ile ümmet ve millet bilinciyle kardeşlerimize sahip çıkmalı ve bu zulmü dünyaya duyurmalıyız. Bunu da okuyarak, okutarak; anlayarak, anlatarak; hissederek hissettirerek, duyumsayarak paylaşmalı, kendimize kutsal bir vazife edinmeliyiz.
Muhakkak ki bir gün dünyanın her yerine uzanan şefkat elimiz Doğu Türkistan’a da uzanacak. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) ‘in “Mü’minler bir beden gibidir. O bedenin bir organı acı çektiği zaman, bedenin diğer organları da uykusuzluk ve yüksek ateş çekerler.” Şeklindeki hadisinde de olduğu gibi tek bir beden olacağımız günlerin gelmesi dileğiyle…
Yazar : Dilara Kök
Yazarımızın yazılarını sol alt köşede yer alan bildirim tuşuna basarak ilk siz okuyabilirsiniz.